Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tarafından Allah’ın ayı olarak nitelendirilen “Muharrem” hürmet edilen anlamına gelmektedir. Muharrem ayının faziletine işaret eden bu niteleme yine bu ayın ilahi feyiz ve bolluğunun işaretidir.
Muharrem, Kurban Bayramı ve hac ibadetinin kendisinde gerçekleştiği Zilhicce’den sonra gelen kutlu bir aydır.
Allah Tealâ tarafından hürmete layık aylardan biri olarak belirtilen Muharrem ayını Peygamberimiz de (s.a.s.), “Allah’ın ayı” olarak nitelendirmiş ve Ramazan orucundan sonra en faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu ifade etmiştir.
Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem, İslam tarihi ve insanlık açısından bir milat ve büyük manalar ihtiva eden hicret hadisesinin meydana geldiği aydır.
Dünya tarihini ve insanlığın geleceğini kökten etkileyen Mekke’den Medine’ye kutlu yürüyüş Hicret, Müslümanlar için yeni takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
Muharrem ayının onuncu günü de tarihimizde ve hafızalarımızda derin bir hüzün ile yer eden Âşûrâ günüdür. Bu elim günde, Sevgili Peygamberimizin torunu ve Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın gözünün nuru olan Hz. Hüseyin Efendimiz, yanında bulunan yetmişten fazla Müslüman ile birlikte Kerbelâ’da şehit edilmiştir. Kerbelâ, Allah ve Resûlü’ne iman edip, Ehl-i Beyt sevgisini gönüllerine nakşedenlerin ortak acısı, yürek sancısıdır. Bu menfur hadiseyi gerçekleştirenler, istisnasız bütün Müslümanların vicdanlarında mahkûm olmuşlardır.
Muharrem ayının onuncu günü “âşûrâ” diye adlandırılır. Sâmî dinlerde özel bir yere sahip bulunan âşûrâ gününde Câhiliye Arapları da oruç tutardı.
Hz. Peygamber (s.a.s.) risâletten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde birkaç defa oruç tutmuş, Müslümanlara da tutmalarını emretmiş, ramazan orucunun farz kılınmasıyla birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır.
Resûl-i Ekrem (s.a.s.) muharremin sadece onunda değil dokuz ve on birinci günlerinde de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir.
Hanefî ve Maliki mezheplerinde muharremin dokuzuncu günü ile birlikte onuncu günü ya da onuncu günü ile on birinci günü oruç tutulması sünnet kabul edilmiştir.
Şâfiîler ise bu ayın dokuz ve onuncu günlerinde oruç tutmayı müstehap sayar.
Hanefî mezhebine göre muharremin sadece onuncu günü oruç tutulması Yahudileri taklit etme anlamına gelebileceği için mekruhtur.
İbn Kayyim el-Cevziyye muharrem ayındaki oruçların en faziletlisinin dokuz, on ve on birinci günlerinde tutulan oruç olduğunu, daha sonra da dokuz ve onuncu günlerin, bunun ardından yalnız onuncu günün geldiğini ifade eder.
Hz. Ömer’in halifeliği devrinde 17 (638) yılında Resûl-i Ekrem’in Mekke’den Medine’ye hicretinin resmî takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle muharrem hicrî yılın ilk ayı olarak belirlenmiştir.
Hz. Ömer’in halifelik zamanında Peygamberimizin Medine’ye hicreti resmi takvimin başlangıç ve Muharrem ayı da hicri yılın ilk ayı kabul edilmiştir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.